Hayat Bir Armağandır

Elindekinin değerini bilme hikayesi

Gençken, her şeyi hafife alırdım. Diğer birçok çocuğun da bunu yaptığına inanıyorum. Ne de olsa gençtik ve diğer tarafta hayatın neler getireceğini bilmiyorduk. Büyüdükçe etrafımdaki küçük şeyleri daha çok takdir etmeye başladım; bana verilen her şeyin hak değil, ayrıcalık olduğunu fark ettim.

Geçtiğimiz salı günü huzursuzluk ve biraz endişeyle uyandım. Sizin de böyle hissettiğiniz zamanlar olmuştur mutlaka. Kahvaltıdan sonra cep telefonunu karıştırırken ilham verici bir hikayeye rastladım ve bu güzel hikayeyi paylaşmam gerektiğini düşündüm.

İnsanlar nasıl bilge olur, biliyor musun? Dışarıya çıkıp dünyaya karıştıklarında, yaşamaktan korkmadıklarında… Bilgelik deneyimle kazanılır. Her günü bir armağan olarak görüp sevinç ve şükürle karşılarsan eğer, gerçekten yaşar ve deneyim kazanırsın.


Küçük Şeylerin Tadını Çıkarın


Bir gün yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: “Eski gazeteniz var mı bayan?”
Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi.

“İçeri girin de, size kakao yapayım” dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum.

Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu… Erkek çocuğu bana döndü “Bayan, siz zengin misiniz?” diye sordu. Zengin mi? ”Yo hayır!” diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı.

Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve “Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım” dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu.

Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı.

Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi… Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi.

Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu…

Şükredin


Hayat bir hediyedir ve sahip olduğumuz her anın kıymetini bilmek ve takdir etmek bizim için önemlidir. En basit zevklerden en büyük başarılara kadar hayat bize bakış açımızı şekillendiren ve kim olduğumuzu tanımlayan bir dizi deneyim sunar.

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.

Olduğunuz ve elde ettiğiniz her şey için şükretmek, artık kıtlığa düşmüş bir zihniyeti terk etmek için atılan ilk adımdır. Hayat bize bizim beklediklerimizi vermek zorunda değil. Bize elimize geçenle yetinip daha kötüsü olmadığı için şükretmek düşüyor.

Şükretmek, enerjinizi yönlendirerek isteklerinizi daha çok hayata geçirmenizi sağlayan etkili bir süreçtir. Sahip olduklarınız için şükrettikçe daha çok iyilik ve güzelliği kendinize çekeceksiniz.

Her gün bir hediyedir. Bir günün getirmesi gereken tüm sevinçleri kucaklayın. Tam orada... fark etmenizi, görmenizi, kabul etmenizi ve şükranla kabul etmenizi bekliyor.

Umarım siz de benim gibi mutluluğun hayattaki küçük şeyleri fark edip bunların tadını çıkarmaktan geldiğini anlarsınız.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski