Başarısız İnsanların 10 Alışkanlığı

Başarısızlık

Stephen Covey'in yazdığı Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı kitabını duymuş olabilirsiniz. Birkaç kez okudum ve başkalarına da tavsiye ettim. Bu kitaptan esinlenerek başarısız insanların alışkanlıkları üzerine küçük tespitler yapmak istedim.

Duke Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre günlük davranışlarımızın şaşırtıcı bir şekilde yüzde 45'i alışkanlıklardan oluşuyor. Bu, günlük hayatımızın neredeyse yarısının otomatik pilot tarafından yönetildiği anlamına geliyor.

Kendinizi bir tekdüzeliğin içinde sıkışmış hissediyorsanız, belki de alışkanlıklarınızı yeniden değerlendirmenin zamanı gelmiştir. Unutmayın, alışkanlıklar sabit değildir; değiştirilebilir ve geliştirilebilirler. Kolay olmayabilir ama kararlılık ve tutarlılıkla mümkündür.

Bugün insanları başarısızlığa sevk eden alışkanlıklar hakkında düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Bunlar başarısız insanların farkında olmadan takip ettikleri ve büyümeyi engelleyen davranışlardır. Bu alışkanlıkları anlayarak onlardan kaçınmak ve bunun yerine başarıya götüren rutinler geliştirmek için daha bilinçli olmamız gerekiyor.

Ralph Waldo Emerson ne güzel ifade etmiş: "Yaşamdaki en büyük zafer hiç düşmemek değil, her düştüğümüzde ayağa kalkabilmektir."

1. Değişime Ayak Uyduramazlar

Değişim acı vericidir ama hiçbir şey ait olmadığın bir yerde sıkışıp kalmak kadar acı verici olamaz. Değişen bir dünyada aynı kalmak akıntıya karşı yüzmeye benzer; çok yorucudur ve hiçbir yere varamazsınız.

Değişim, yaşamın bize sunduğu öğrenme, büyüme, olgunlaşma ve bilgelik kazanma fırsatıdır. Bir bakıma daha iyi bir insan olma ve daha dayanıklı olma fırsatıdır bu.

Hayatımızı alışılmışın içinde yaşayıp, yeniyi ve farklıyı kucaklamayı bekleyemeyiz. Konfor bölgenizden çıkana kadar hayatınızı asla değiştiremezsiniz; değişim konfor alanınızın sonunda başlar.

Direnç bir bakıma doğal ve kaçınılmaz olsa da aşılamaz değildir. Bunun üstesinden gelmek için direncin ardındaki nedenleri anlamalı ve onları aşmaya çalışmalısınız.

Tüm zamanların en büyük keşfi, bir kişinin yalnızca tutumunu değiştirerek geleceğini değiştirebilmesidir. Değişimin sırrı, tüm enerjinizi eskiyle savaşmak yerine yeniyi inşa etmeye odaklamaktır.

Değişim iyidir. Değişim gereklidir. Değişim insan deneyiminin doğal bir parçasıdır.

2. Sürekli Ertelerler


Hepimizin ara sıra işleri erteleme eğilimi vardır. Ancak bazıları için erteleme sadece ara sıra yapılan bir hata değil, bir yaşam biçimidir. Ertelemeyi düşünmek bize utanç, suçluluk duygusu ve sanki hayatta geride kalmışız gibi hissettirebilir.

Erteleme çoğunlukla korkudan kaynaklanır. Birçok insan başarısızlıktan korktuğu için erteliyor. Ayrıca enerjiniz azaldığında, çok yoğun bir tempodan bunaldığınızda ve hevesinizi kaybettiğinizde de ortaya çıkar. Erteliyoruz çünkü erteleme dürtüsü, eyleme geçme dürtüsünden mantıksız bir şekilde daha güçlü.

Erteleme , "Acele etme, daha sonra yaparsın" diye fısıldayan sinsi bir böcek gibidir ve siz ne olduğunu anlamadan 'sonra', 'asla'ya dönüşür. Peki bu sinsi böceği nasıl yenebiliriz?

Önce kendinizi tanımaya ve anlamaya çalışın. Neleri erteliyorsunuz? Neden erteliyorsunuz? Erteleme nedenleriniz gerçekten bir engel mi yoksa sadece bir bahane mi?

Eğer güçlü bir nedeniniz yoksa erteleme neredeyse kaçınılmazdır. Kendinizi her zaman aynı konuları ertelerken buluyorsanız, kendinize bunun gerçekten başarmak istediğiniz bir şey olup olmadığını sorun: "Neden bunu yapmak istemiyorum ve onun yerine ne yapmalıyım?

Erteleme ile mücadele etmek için açık ve spesifik hedefler belirlememiz gerekir. Bunları yazmak ve onlara ulaşmak için bir yol haritası oluşturmak, neyi başarmak istediğimizi sürekli olarak hatırlatabilir.

Tarihle yazılan bir hayal, hedefe dönüşür. Adımlara bölünmüş bir hedef bir plan haline gelir. Eylemle desteklenen bir plan, hayallerinizi gerçeğe dönüştürür.

Unutmayın kendiniz için yapacağınız en önemli şey bir işe başlayabilmek, yani harekete geçmektir. Bu sizin hem kendinize olan inancınızı hem de motivasyonunuzu arttıracaktır. Sadece düşünerek ya da bulunduğunuz durumdan yakınarak erteleme hastalığıyla baş edemezsiniz.

3. Hedefleri Yoktur


Hedef belirlemek başarıya, özgürlüğe ve mutluluğa giden en önemli adımlardan biridir. İnsanların büyük bir çoğunluğunun hiçbir hedefi yok, nereye gittikleri hakkında hiçbir fikirleri yok.

Hedefler ve hayaller bizi besleyen şeylerdirNe istediğini bilirsen ve onu yeterince çok istersen, onu elde etmenin mutlaka bir yolunu bulursun. 

Başlamak için bir hedef belirlemeniz gerekir. Nereye gitmek istediğinize, kim olmak istediğinize ve sizi neyin heyecanlandırdığına odaklanarak başlayın.

Hedefleriniz ne kadar spesifik ve gerçekçi olursa, onlara ulaşma yolunda adımlar atmak da o kadar kolay olur.

Bir hayal, ona ulaşmak için harekete geçildiğinde hedefe dönüşür. Hedef belirlemek, görünmeyeni görünür hale getirmenin ilk adımıdır, hayatınız için bir yol haritasına sahip olmak gibidir.

Hedef belirleme ve dönüşümün özü, yeteneklerimize olan sarsılmaz inancımızda yatmaktadır. Kendimize inanmak, risk almamızı, konfor alanlarımızın ötesine geçmemizi ve isteklerimizle uyumlu bir yaşam yaratmamızı sağlar.

Hedefler belirlemenin ve onlara ulaşmanın gerçek değeri, aldığınız ödüllerde değil, hedeflerinize ulaştığınızda dönüştüğünüz kişide yatmaktadır.

Hayat anlamsız ve sıkıcı görünse bile pes etmeyin. Bunun yerine keşfetmeye ve büyümeye devam edin, farklı şeyler yapmaya odaklanın, cesur olmayı deneyin ve kabul edilebilir riskler alın. İşlerin nasıl yerli yerine oturduğuna ve anlamlı hale geldiğine çok şaşıracaksınız.

4. Sürekli Başkalarını Suçlarlar


Başarılı insanlar başarısızlıklarının sorumluluğunu üstlenirler; başarısız insanlar başkalarını suçlar. Çünkü kendi başarısızlıkları için başkalarını suçlamak, eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekten daha kolaydır.

Sürekli olarak dış etkenleri suçlamak, durumunuzu değiştirme gücünüzden vazgeçmek anlamına gelir. Bu, kendi hayatın üzerinde hiçbir kontrolünün olmadığını itiraf etmek gibi bir şey. Başkalarını suçladığımızda aslında bir olumsuzluk ve çaresizlik döngüsüne takılıp kalırız.

Her zaman suçu başkalarına yükleyen biri olarak ün kazanırsanız, insanlar hızla size saygı duymayı ve sizi takip etmeyi bırakacaktır.

Tökezleyebilir, düşebilirsin, hatalar yapabilirsin ama sonuçların için kader de dahil olmak üzere başkalarını suçlamaya başlayana kadar başarısız sayılmazsın.

Her zaman olumsuzun içinde bir olumlunun bulunabileceğine inanın. Sebebini anlayamasanız bile, olaylar genellikle bir nedenden dolayı gerçekleşir. Önemli olan kontrol edebildiğiniz şeylere, yani eylemlerinize ve tepkilerinize odaklanmaktır.

Elbette ekonominin genel gidişatını kontrol edemezsiniz ancak mali durumunuzu nasıl yönetebileceğinize veya becerilerinizi nasıl geliştireceğinize karar verebilirsiniz. Belki patronunuzu değiştiremezsiniz ama, onunla iletişim şeklinizi düzeltebilir veya yeni bir iş arayabilirsiniz.

Seçimlerinize ve hatalarınıza sahip çıkın; hataları başkalarını suçlamak için araç olarak kullanmak yerine onları kişisel gelişim fırsatları olarak değerlendirin.

John Spence'in bir zamanlar söylediği gibi: "Şu an olduğunuz kişi için başkalarını suçlamaya devam ederseniz asla olmak istediğiniz kişi olamazsınız."

5. Risk Almazlar


Hayatın her alanında, yeni bir şey deneme dürtüsü olan ama bunu yapmak için tetiği çekemeyen pek çok insanla karşılaşıyorum. Belki başarısız olmaktan korkuyorlar ya da ellerindekini riske atmak istemiyorlar.

İnsanların risk almamalarının en büyük nedeni bulundukları yerde rahat olmalarıdır. Ama risk almaktan korktuklarında birçok fırsatı kaçırırlar.

Konfor alanınızın dışına çıkmak kolay değildir ancak başarınız için kritik öneme sahiptir. Ancak risk aldığınızda büyüyebilir, gelişebilir ve mevcut sınırlarınızın üzerinde sonuçlar elde edebilirsiniz.

Şimdi, tedbiri elden bırakmanız ve pervasız seçimler yapmanız gerektiğini söylemiyorum. Ama bir orta yol var. Başarılı insanlar risk alır ama düşüncesizce hareket etmezler. Her şeyi derinlemesine düşünürler ve seçeneklerini değerlendirirler.

Örneğin, bir toplantıda yeni bir fikir hakkında konuşmak, yeni bir beceri öğrenmek için bir kursa katılmak, hatta birine çıkma teklif etmek kadar basit olabilir.

Bu eylemler sizi konfor alanınızın dışına ittiği için riskli görünebilir, ancak aynı zamanda yeni deneyimlere, büyümeye ve beklenmedik başarıya da yol açabilir.

Çoğu zaman her birimizin alması gereken risk yeni, alışılmadık bir mücadele değil, daha ziyade daha hızlı büyümek için kendimizi zorlamaktır.

Risk aldığınızda, başarılı olduğunuz zamanların da, başarısız olduğunuz zamanların da olacağını ve her ikisinin de eşit derecede önemli olduğunu öğrenirsiniz.

Önemli olan başarısızlık korkusunun sizi denemekten alıkoymasına izin vermemektir. Öğrenmek ve büyümek hayatın ta kendisidir. Deneyimden gerçekten bir şeyler öğrenmişseniz, bunun adı nasıl başarısızlık olabilir? Başarısızlık, bir şeyi nasıl daha iyi yapabileceğinize dair geri bildirim sağlar.

Risk almak fırsatlar yaratır, büyümeyi mümkün kılar ve yaratıcılığı teşvik eder. Bir insanın yaşamı boyunca önüne yalnızca birkaç fırsat çıkar. Eğer onları kavrayacak cesarete ve özgüvene sahipse hayatını değiştirebilir.

Diane Conway ne güzel ifade etmiş: “Kendinizi beklenmedik her tehlikeye karşı korumaya çalışırsanız, asla konfor alanınızın dışına çıkamazsınız. 'Ya olursa'ların hayatınızı yönetmesine izin vermeyin. Hayallerinizin peşinden gidin.”

6. Kişisel Gelişimi İhmal Ederler


Bu alışkanlık, aktif olarak yeni şeyler öğrenmeye veya kendilerini geliştirmeye çalışmayan insanlarla ilgilidir. Özellikle çok meşgul olduğunuzu düşünüyorsanız veya bulunduğunuz yerde rahatsanız, bu tuzağa düşmek kolaydır.

Ama gerçek şu ki, dünya sürekli değişiyor. Eğer öğrenmiyor ve gelişmiyorsanız, aslında geriye doğru gidiyorsunuz demektir. Sizi bugün bulunduğunuz yere getiren beceri ve bilgiler, yarın gitmek istediğiniz yere götürmek için yeterli olmayabilir.

Kişisel gelişim yolculuğu, sürekli öğrenmenin devam ettiği bir süreçtir. Güçlü ve zayıf yönlerinizi, değerlerinizi ve inançlarınızı değerlendirme ve bunlar üzerinde çalışma fırsatı verir. Bu farkındalık, gerçek benliğinizle uyumlu seçimler yapmanıza yardımcı olur ve yaşamda amaç ve yön duygusunu geliştirir.

Kişisel gelişim yolculuğunuzda ilerledikçe kendinize olan güveniniz de doğal olarak artar. Hedefler belirleyip onlara ulaşarak, engelleri aşarak ve yeni becerilerde ustalaşarak bir öz yeterlilik duygusu geliştirirsiniz.

İletişim becerilerinizi, empatinizi ve duygusal zekanızı geliştirerek daha güçlü bağlantılar geliştirir ve daha sağlıklı, daha anlamlı ilişkiler kurarsınız.

Tutkularınızın peşinden giderek, güçlü yönlerinizden yararlanarak ve değerlerinizle uyumlu yaşayarak daha derin bir tatmin ve anlam duygusuna ulaşırsınız.

Öte yandan, kendinize yatırım yapmak (ister yeni bir beceri öğrenmek olsun, ister sağlığınızı korumak olsun, ister sadece ilgilendiğiniz bir konu hakkında kitap okumak olsun), varlığından bile haberdar olmadığınız yeni fırsat kapıları açabilir.

Bu nedenle öğrenmeye ve büyümeye devam etmek için kendinize meydan okuyun. Kişisel gelişime öncelik vererek hayatın karmaşıklıklarını güvenle aşabilirsiniz. Kişisel gelişimi devam eden bir süreç olarak benimseyin ve bunun sizi başarının zirvesine taşıyan dönüştürücü gücüne tanık olun.

7. Sağlıklarına Dikkat Etmezler


Bu benim için biraz kişisel çünkü bunun ne kadar önemli olduğunu gördüm.

İnsanlar sağlıklarına (hem fiziksel hem de zihinsel) dikkat etmedikleri zaman, bu onları gerçekten hayattan alıkoyuyor.

Gerçekten günlük hayatın koşuşturması içinde çoğu zaman egzersiz yapmaya vakit bulamıyoruz, sağlıksız beslenme alışkanlıklarımız da işin cabası.

Ancak işin püf noktası şu: Sağlığınızı ihmal etmek, aracınızı bakımlarını yaptırmadan kullanmaya devam etmek gibidir. Er ya da geç elimizde patlayacak.

Vücudunuza ve zihninize iyi bakmak sadece hastalıklardan kaçınmak anlamına gelmez. Daha fazla enerjiye sahip olmak, daha iyi bir ruh halinde olmak ve stresle daha etkili bir şekilde baş etmekle ilgilidir.

Fiziksel ve zihinsel olarak kendinizi iyi hissettiğinizde, hayatınızın diğer alanlarında da üretken ve başarılı olmanız daha olasıdır.

Bu nedenle sağlığınızı bir öncelik haline getirmeye çalışın. Bu, maraton koşmanız veya sadece lahana yemeniz gerektiği anlamına gelmez. Günlük yürüyüş, yeterince uyumak veya daha fazla su içmek gibi basit şeyler büyük bir fark yaratabilir.

Ayrıca zihinsel sağlığınıza da dikkat etmeyi unutmayın; ihtiyacınız olduğunda mola vermek, kendinizi kötü hissettiğinizde birisiyle konuşmak veya sadece keyif aldığınız bir şeyi yapmak gibi şeyler.

8. Sürekli Geçmişte Veya Gelecekte Yaşarlar


Sürekli geçmişe takılıp kalmaktan ya da gelecek hakkında endişelenmekten yoruldunuz mu? Zihniniz pişmanlıklar ve korkularla meşgul olduğu için kendinizi değerli anları kaçırırken mi buluyorsunuz?

Şimdiki anı yaşamaya başlamanın zamanı geldi. Geçmişteki hatalardan ve gelecekle ilgili kaygılardan kurtulmak zorlayıcı olabilir, ancak daha mutlu, daha tatmin edici bir yaşam için bu çok önemlidir.

Geçmişimiz bugünümüzü şekillendirir ve kim olduğumuzu ve nereye gittiğimizi belirlememize yardımcı olur. Dolayısıyla geçmiş deneyimlerimizi mevcut durumumuz için referans noktası olarak kullanmak doğaldır.

Ancak bazıları için geçmiş, bir yansıma yeri olarak değil, bir varış noktası olarak görülüyor. Başarısız insanlar sıklıkla geçmişte yaşarlar; eski hatalara, başarısızlıklara veya kaçırılan fırsatlara takılıp kalırlar.

Halbuki geleceği ancak geçmişten kurtulmak için çaba göstermeye istekli olursak kucaklayabiliriz. Öte yandan geleceğe aşırı odaklanmak da sizi kaygı ve korkuya sürükleyebilir.

Geçmişte yaşamak ya da gelecek için endişelenmek yerine, şimdiki zamanda yaşamayı öğrenebiliriz. Burası değişiklik yapabileceğiniz, duyguları hissedebileceğiniz, başkalarıyla bağlantı kurabileceğiniz ve gerçekten yaşayabileceğiniz tek yerdir.

İşin püf noktası hayattan keyif almaktır. Hem zihin hem de beden sağlığının sırrı, geçmişin yasını tutmak ya da gelecek için endişelenmek değil, anı akıllıca ve ciddiyetle yaşamaktır.

9. Zamanı Doğru Yönetemezler


Başarısız insanların bir şeye başlamamak için öne sürdüğü en yaygın bahane yeterli zamanlarının olmayışıdır. Zamanımızı geçirme şeklimiz kim olduğumuzu tanımlar. Zamanlarını en kötü şekilde kullananlar, zamanın yetersizliğinden ilk şikayet edenler oluyor.

Eğer çok fazla gerildiğinizi ve sürekli zamana karşı mücadele ettiğinizi hissediyorsanız yalnız değilsiniz. Görevlerinizi tamamlamakta sürekli olarak zorluk çekiyorsanız veya herhangi bir işi zamanında bitiremiyorsanız belki de zamanınızı verimli kullanamıyorsunuz.

Hepimiz aynı 24 saate sahibiz; peki nasıl bazı insanlar aynı zaman diliminde diğerlerinden daha fazlasını başarıyor? Cevap: İyi zaman yönetimi. 24 saatinizi değiştirin, hayatınız değişecektir.

Zaman yönetimi, belirli faaliyetlere ne kadar zaman harcanacağını planlama ve kontrol etme sürecidir. Doğru yaptığınızda, zaman kısıtlı ve baskılar yüksek olsa bile, daha kısa sürede daha fazlasını başarmak için daha çok değil, daha akıllıca çalışırsınız.

Zamanı etkili bir şekilde yönetebilen insanlar, hobilere veya diğer kişisel uğraşlara daha fazla zaman ayırmanın keyfini çıkarırlar.

Zaman yönetimi bir uygulamadır; ne kadar çok odaklanırsanız o kadar iyi olursunuz. Zamanınızı nasıl harcadığınızı anlarsanız, programınızı sizin için önemli olan şeylere daha fazla odaklanacak şekilde ayarlayabilirsiniz.

Uyanık olduğunuz her anı nasıl geçirdiğinizin bir kaydını tutun, böylece zamanınızın nereye gittiğini anlayabilirsiniz. Yanınızda taşıyabileceğiniz küçük bir not defteri alın veya akıllı telefonunuzu günlük olarak kullanın. Zamanları ve bu süre zarfında ne yaptığınızı yazın.

Zaman günlüğünüzde sizi görevden uzaklaştıran şeyleri arayın. Zaman içinde geliştirdiğiniz ve artık size yarardan çok zarar veren alışkanlıklarınız olabilir. Belki birkaç dakikada bir telefonunuzu kontrol ediyor ve sosyal ağlarda düşündüğünüzden daha çok zaman geçiriyorsunuz. 

Alışkanlıklarınızı değiştirmek zaman ve çaba gerektirir ancak zamanınızı daha etkili bir şekilde yönetmenize yardımcı olur, böylece keyif aldığınız ve tatmin edici bulduğunuz şeyleri yapmak için daha fazla zamanınız olur.

Zihninizin başka yerlere kaymasına izin vermek yerine elinizdeki göreve odaklanın. Başka bir şey düşünürken otomatik olarak bir şeyler yapmak yerine anda kalmak, zamanı akıllıca kullanmanın bir parçasıdır. Bunları yaparken %100 kararlı olursanız, işleri daha verimli bir şekilde halledersiniz ve onlardan daha fazla keyif alırsınız.

Unutmayın, bir insanın harcayabileceği en değerli şey zamandır. Hayatı seviyorsanız, zamanı boşa harcamayın; çünkü hayat, zamandan ibarettir.

10.Hatalardan Ders Çıkarmazlar


Hatalarımızdan dersler çıkarırız. En azından çoğumuza öyle söylendi. Ancak bilim, çoğu zaman geçmişteki hatalardan ders almayı başaramadığımızı gösteriyor.

Buradaki hatalardan neyi kastediyorum? Sanırım hepimiz, örneğin elimizi sıcak bir sobanın üzerine koyarsak yanacağımızı ve dolayısıyla bu hatayı bir daha tekrarlama ihtimalimizin düşük olduğunu kısa sürede öğrendiğimiz konusunda hemfikirizdir. Çünkü beynimiz, fiziksel olarak acı veren uyaranlara karşı geçmiş deneyimlere dayanarak bir tehdit-tepki oluşturur.

Ancak konu düşünme, davranış kalıpları ve karar verme olduğunda, randevulara geç kalmak, işleri son ana bırakmak veya insanları ilk izlenimlere göre yargılamak gibi hataları sıklıkla tekrarlıyoruz.

İster sizin ister bir başkasının hatası olsun, asıl soru şu: Utanç ve suçlama yerine şefkat ve merak tutumunu, hatta öğrenme ve mizah anlayışını somutlaştırabilir misiniz?

Bir hata yaptığınızda, mümkün olan en kısa sürede bunu kabul etmeye çalışın ve gerekirse özür dileyin. Bir hatadan dolayı özür dilemek için çaba sarf etmek, hatadan etkilenen insanlara saygı duyduğunuzu gösterebilir. Özür dilemek aynı zamanda hatanızdan pişman olduğunuzu, bunun sorumluluğunu almaya istekli olduğunuzu ve bunu kendinizi geliştirmek için bir fırsat olarak kullandığınızı da gösterebilir.

Hataya neyin sebep olduğunu ve bunu nasıl çözdüğünüzü düşünün ve iyi veya kötü yaptığınız şeyleri not edin. Hatanızı analiz etmek ve anlamak, hatanın tekrarlanmamasını sağlamak için neyi farklı yapabileceğinizi belirlemenize yardımcı olabilir.

Önemli olan, bir hata yaptığınızda bunu kabul etmek, bundan ders çıkarmak ve yolunuza devam etmektir. Başarısızlık ve hataların öğrenme, geri bildirim ve hatta yaratıcılık için fırsatlar sunduğunu görmeniz gerekiyor.

Öğrenen bir zihniyete sahip olmak, kendinizi sürekli öğrenen biri olarak düşünmektir. Yaptığınız hatalar üzerinde durmak yerine, bunları büyümenize ve gelişmenize yardımcı olan olumlu deneyimler olarak düşünün.

Sonuç

Alışkanlıkların farkına varmak onları değiştirmenin ilk adımıdır. Bu günlük yaşamlarımızda küçük, tutarlı değişiklikler yapmakla ilgilidir.

Hiç kimse mükemmel değildir. Hepimiz zaman zaman bu tuzaklara düşüyoruz. Önemli olan bu konuda kendinizi hırpalamak değil, her deneyimden öğrenerek ve büyüyerek çıkmak.

Ancak başarısızlık riskini göze aldığınızda bir şeyleri keşfedersinizBaşarısızlık başarıya giden sürecin gerekli bir parçasıdır; mevcut beceri düzeyinizin üzerine çıktığınızın bir göstergesidir ve kapasitenizi artırmanın tek yolu budur.

Ünlü Amerikalı filozof ve psikolog William James'in bir zamanlar söylediği gibi: "Benim kuşağımın en büyük keşfi, bir insanın tutumlarını değiştirerek hayatını değiştirebilmesidir."

En büyük zaferimiz asla başarısız olmamak değil, her başarısız olduğumuzda ayağa kalkabilmektir.

Öyleyse bugün başlayın. Değiştirmek istediğiniz bir alışkanlığı belirleyin ve bunu yapmak için ilk adımı atın. Sonuçta Lao Tzu'nun bir zamanlar söylediği gibi, "Binlerce kilometrelik yolculuk tek bir adımla başlar."

Bu yazıyı okumaktan keyif aldıysanız, arkadaşlarınızla paylaşmaktan çekinmeyin. Düşüncelerinizi yorum bölümünde paylaşırsanız bizi mutlu edersiniz.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski