Hepimiz yaptığımız işte en iyi olma arzusuna sahibiz.
Bunun gizli bir formülü yok ve yaptığım işte en iyi olduğumu iddia etmiyorum. Ancak bunun ömür boyu süren bir yolculuk olduğunu biliyorum.
Sadece kendi içinize bakın ve "Elimden gelenin en iyisini yaptım mı? Daha fazlasını yapabilir miydim?" diye sorun kendinize.
Başarıya ulaşmak, sonuçlardan korkmadan sevgiyle ve dürüstlükle çalışmaktır. Başarının geleceğini bilmek, değerlerinizi, kim olduğunuzu ve neyi savunduğunuzu anlamakla olur.
Aşağıdaki hikayeyi okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Kaymakam ve Boyacı Çocuk
Genç Kaymakam, yeni atandığı İlçeyi tanımak için dolaşmaya çıkmıştı.
İlçeyi kendi başına gezdikten sonra, ara sokakta gördüğü çay ocağında, bir bardak çay içeyim diye oturdu.
O anda 12-13 yaşlarındaki boyacı çocuk yaklaşıp "amca boyayayım mı?" diye sordu.
Kaymakam ayakkabıları boyalı olmasına rağmen, çocuğu kırmamak için, "Tamam gel, boya" dedi.
Bu arada "iyi boyarsan sana istediğin paranın iki katını veririm" deyince, çocuk:
"Ben hep aynı boyarım. Fazladan paraya gerek yok!" dedi.
Kaymakam, "nasıl yani?" diye sordu,
- Öğretmenimiz; "çocuklar, ne iş yaparsanız yapın ama herkese aynı yapın. Ayrıcalık göstermeyin" diye tembih etti. Ben de bu parayla hasta anneme ilaç alacağım, sana ayrım yaparsam o ilacın annemin hastalığına şifası olmaz."
Genç Kaymakam, hayatının en iyi dersini almıştı. Ağlamamak için kendini zor tuttu.
Boyacı çocuğa cebindeki en büyük parayı verirken, bir de kartını verdi.
Babası olmayan ve hem okuyan hem de hasta annesine bakmaya çalışan çocuğa ilgilenme sözü verdi.
Çocuğa o dürüstlüğü aşılayan öğretmenini de ziyaret ederek, ilçede görev yaptığı sürece ilgi gösterdi.
Boyacı çocuktan duyduğu "BİZDE HERKES AYNI OLUR" cümlesini meslek hayatında unutmamak ve hep uygulamak için, makamında masasında bulunan isimliğinin arkasına yazdırdı.
Görevi süresince bazen uygulamakta zorlansa da asla taviz vermemeye çalıştı.
Dürüst Olun, Adaletli Olun
Hayat böyledir.. Bazen en büyük dersi bir çocuktan alırsınız.
Kendiniz üzerinde çalışın, işiniz üzerinde değil: İşiniz sizin bir yansımanızdır. Aradığınız sonuçları alamıyorsanız, daha iyi stratejiler aramayı bırakın, bunun yerine içinize bakın.
Kendinizi geliştirin, dürüst olun, vizyonunuzu, becerilerinizi ve yeteneklerinizi geliştirin ve enerjinizi yeni şeyler öğrenmeye harcayın çünkü bu sizi daha iyi bir insan yapacaktır.
Özellikle devletin herhangi bir kademesinde yöneticilik yapıyorsanız işinize çok daha fazla sarılmanız gerekiyor. Çünkü devlet yönetmek ciddi sorumluluk gerektiren, yeter vasıflara haiz olmayanlarca yürütülebilecek bir “iş” değildir. Bu gerçek, yüzlerce yıldır olduğu gibi, bugün için de geçerlidir. Hatta bugün için daha da büyük önem kazanmıştır.
Toplumların yönetim süreçlerine daha fazla müdahil olduğu, bilgiye daha hızlı erişebildiği günümüzde devleti yönetenlerin adaletli, dürüst ve tutarlı olmaları çok ama çok mühimdir. Çünkü vatandaşlarınızın güvenini bir kez kaybederseniz, onların saygısını ve itibarını asla geri kazanamazsınız.
Eski Türkiye diye tabir ettikleri zamanlarda kaymakamlar devletin ve halkın kaymakamı idiler, hükümetin veya parti başkanlarının değil.
Yönetim, insanların daha iyi insanlar olmalarına yardımcı olma fırsatıdır. Bu şekilde uygulandığında, muhteşem bir meslektir.
Dürüst olun, vicdanlı olun, adaletli olun; ister bir boyacı isterse kaymakam, her zaman yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışın.
Ne yaparsan yap adaletin terazisinden şaşma. Her zaman kazanan sen olursun.
Özdemir Asaf’ın dediği gibi “İnsan olmak kuruş ile değil, duruş ile ölçülür”
Yorum Gönder